Bu tespiti, bir aile büyüğümüzden duymuştum ilk. O gün bu gün de aklımda yer etti.
Türkiye’nin dünü, bugünü ve yarınını anlatan, muhteşem kısa bir özet.
Fakir kokmak, Anadolu olmaktır. Fakir kokmak, cephede olmaktır. Sen çarpışırsın, sen ölürsün, döndüğünde fakirsindir, yetimsindir, öksüzsündür. Döndüğünde bu ülkenin sahibi biziz diyenleri görürsün gazetelerde. Köyüne döner, ineklerinle buluşursun. Yıllarca ezilir, öteki olursun. Ama toprak senindir, bilir ve rahat uyursun. Toprak senindir, çünkü kanındır. Toprak senindir, çünkü vatanındır.
Fakir kokmak, soğan kokusu değildir. En güzel yemekleri yesen de, en pahalı giysileri giysen de, en pahalı parfümleri sıksan da, en lüks yer de tatilini yapsan da, çevreni fakir kokmayan arkadaşlarınla kuşatsan da, o koku senden çıkmaz ölene dek. Bunu bilirsin. Gizlemek istesen de gizleyemezsin.
Ey fakir kokan, sen! İstesen de değişemezsin. Sen öteki mahallenin adamı istesen de olamazsın. Alırlar kokunu senin ta öteden ve dışlarlar seni sen bilmeden. O halde sen, kendinle sen olmalısın, tarihinle gurur duymalısın.
Fakir kokusu damarında dolaşandır aslında. Tarihin biriktirdikleridir. Tarihin sana yükledikleridir. Dedelerinin ninelerinin yedikleri ve daha çok da yiyemedikleridir. Bunu bilmeli, öyle yaşamalısın.
Kötü bir şey değildir bu. Onurlu olmaktır. Tek ekmeği paylaşabilmektir. Kapını açabilmektir. Yüreğini paylaşabilmektir. Vicdanlı olmaktır fakir kokmak, ağlayabilmektir. Bu kötü değil, olsa olsa nimettir. Bilmelisin. Bildirmelisin.
Hele utanılacak bir şey hiç değildir. Ne kadar zengin olursan ol, o kokuyu alır, senden olmayan, senden doğmayan. Fakir kokmak parayla ilgili bir şey değildir yani, zamanla ilgili bir şeydir. Mekanla ilgili bir şeydir ve dahası, imanla ilgili bir şeydir.
En pahalı kıyafeti giysen de, ayakkabıyı alsan da, azcık çizildi diye atamazsan misal, ya da bir giydiğimi bir daha giymem diyemezsin, beğenmesen de kalmasın diye sünnetlersin tabağı, çorbaya ekmeğini doğrarsın.
Haklı olsan da susar konuşmaz dinlersin. Hamdeylersin, sabreylersin.. Bilirsin her şeyi hakkıyla bilenin olduğunu. Burada olmazsa, orada hesaplaşırız dersin. Büyütmezsin meseleyi, en doğru yere, havale edersin.
En büyük yardımı yapsan da söylemezsin, kimse bilmesin istersin, ayette açıktan da harca dese, yine de sonraki cümleyi okur, gizlisi daha hayırlı dersin. Fabrikaların vardır, binlerce çalışanların, ama secdeye gittiğinde yırtık çorabını gizleyemezsin. En büyük yazarlardansındır. Ama deliktir ayakkabının altı, gizleyemezsin. Gizlemek de istemezsin. Olduğun gibi görünür, göründüğün gibi olursun, olmaya gayret edersin.
En lüks ofiste, plazada da çalışsan, bardağı tutuşundan anlarlar fakir koktuğunu. Suyu kaç yudumda içtiğini sayarlar. Çatalı tuttuğun el, haykırır seni, Anadolu’yu.
Biz, bizleyiz.
Biz, bu toprakların sahibiyiz.
Biz, muhafaza etmeye çalıştığımız medeniyetin bekçileriyiz.
Biz, zengin yüreklerin, fakir kokusuyuz.
Biz, zalimlerin korkusuyuz.