Türkiye, belli alanlardaki kırılgan yapısı nedeni ile yakın tarih boyunca tekrarlayan bu sorunlarla yüzleşmeye devam ediyor.

Kırılgan yapılarımız;

– Ekonomimiz

– Siyasetimiz

– Faylarımız

Konumuz deprem..

Depremler, Anadolu coğrafyasının gerçeği. Tarih boyu yaşanan onlarca büyük deprem ile, büyük yıkımlar yaşanmış, yaşanmaya devam ediyor. Yakın tarihte 1939 Erzincan Depremi, 1999 Gölcük depremi ve 2023 Kahramanmaraş depremleri ile 100 binden fazla insanımızı depremlerde kaybettik. Bu depremlerden özellikle en sonuncusu ve en büyüğü olan Kahramanmaraş depremi, hem büyüklüğü, hem de ortaya çıkan sonuçları ile Türkiye için sarsıcı sonuçlar ortaya çıkarmıştır.

Peki İstanbul depremi ?

İstanbul depremi eğer yakın zamanda olur ise, sarsıcı değil, yıkıcı sonuçlar ortaya çıkaracaktır. – Depremin yaklaşık ilk 30 günü arama kurtarma ile ilk şoku yaşayacağız. Bu yıkıcı değil, sarsıcı bir ön etki olacak. – Arama kurtarma faaliyetleri boyunca elbette ve olması gerektiği gibi öncelik can kurtarmak olacak. – Çeşitli analizlere göre depremde 20 bin insanın öleceği tahmin ediliyor.

Bu sarsıcı olan kısım..

Şimdi ise, yıkıcı olan kısma geliyoruz..

– İstanbul, Türkiye ekonomisinin TÜİK 2021 verileri ve cari fiyatlarla GSYH’nın %30’u büyüklüğünde, Kocaeli ilini de eklediğimizde bu oran %34’ü geçiyor.

– Türkiye 2021’de %11,4 büyümüş, bu büyümenin tek başına %4’ünü İstanbul sırtlamış.

– Özetle ve bilinen cümlesi ile, İstanbul tüm Türkiye’ye bakar, ama Türkiye İstanbul’a bakamaz.

– Marmara bölgesinde İstanbul depreminde etkilenecek çok yakın iki il, Türkiye ekonomisinin 1/3’ünü oluşturuyor. Bu elbette doğrudan olan etkisi. Türkiye’nin yetişmiş eleman gücünün de önemli bir bölümü yine İstanbul ve çevresinde ikamet etmekte.

– Afet, arama kurtarma ekiplerinin de ciddi bir bölümü yine burada, İstanbul’da ikamet etmekte.

– Hiç bir fabrika zarar görmese de, hayatta kalan çalışanların ne zaman iş başı yapabileceği, eksik iş gücünün ne zaman tamamlanabileceği büyük bir soru işareti. Şu an bile çalışacak eleman bulmakta zorlanırken..

– Senaryolara göre, yaklaşık 200.000 binanın onarılması zor hasar alacağı görülmektedir.

– Ciddi bir barınma sorunu da bizleri beklemektedir.

– Altyapı, yollar, elektrik, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi hizmetlere erişimlerde de sorunlar olacaktır.

– Bu kadar kişinin üretim olmaksızın dışarıdan taşıma ile aylarca beslenebilmesi, gıda lojistiği ve hijyen lojistiği yine çok büyük soru işaretleri

– Lojistik yolların hangi sürede açılabileceği de önemli konu başlıklarından

– Hesaplamalara göre 25 milyon ton enkaz kaldırılacağı öngörülüyor. Bu da yaklaşık 800.000 kamyon seferi demek.

– Salgın, hastalıklar ve sonraki gelecek ölümler de yine bekliyor.

Yani özetle, YIKICI bir etki ile karşılaşacağız.

Eğer gerekli önlemler alınmaz ve bu riskler azaltılmazsa, milli güvenlik meselesi olabilecek kadar tehlikeli bir süreçten bahsediyoruz. Kısa maddeler halinde.. Neler yapılabilir ? Önce temel ilkeyi yazalım. Riski yönetmek, krizi yönetmekten hem kolay, hem ucuzdur. Şu an bir risk var, önemli bir risk ve krize dönmeden yol almalıyız. Hızlıca.. Vakit daralıyor..

– Binaların süratle devlet desteği ve uygun krediler ile yerinde dönüşümlerinin yapılması. Böylece nüfus yoğunluğu da artmamış olur. Daire sayısı artmamış olur.

– Müteahhitlerin anlaşma yoluna gitmesi (devam eden süreç)

– Şehre göçün zorlaştırılmasını sağlayacak adımlar atılması

– Geri göçü sağlayacak adımlar atılması (Sanayi bölgelerinin taşınması, tarım teşvikleri, iş hayatında olmayan emeklilerin Anadolu’ya göç teşviki vb.)

– Kamu desteği verilen dönüşümlerde önceliğin en riskli alanlara ve en riskli binalara verilmesi

– Lojistik risklerin bertaraf edilmesi

– İletişim için gerekli altyapının güçlendirilmesi

– Güçlendirilmesi tamamlanmamış kamu binalarının süratle yenilenmesi

– Ciddi bir çadır ve konteynır stoğu yapılması

– Tüm çadır ve konteynır üreticilerine stoklu üretim zorunluluğu getirilmesi ve denetlenmesi

– Büyük İstanbul depremi tatbikatı yapılması, insanların toplanma alanlarını öğrenmesi, iletişimi nasıl sağlayacağını, gıdaya nasıl ulaşacağını, barınma ihtiyacı için kime başvuracağını şimdiden bilmesi, bu konuda İstanbul’un ciddi bir eğitimden geçirilmesi önemlidir. Yine aynı şekilde arama kurtarma süreçlerinin tatbikatlarının yapılması, nereden gelinecek, yönlendirmeler nasıl yapılacak, Anadolu’dan gelen yardımlarla ilgili lojistik süreç nasıl olacak, bunlar hem planlanmalı hem de büyük bir tatbikat ile insanlara bilinç aşısı yapılmalıdır.

Eğer bunlar yapılmazsa ne olur ?

– Ölenler ölür, üzülürüz.

– Bu üzücü ama kolay olan kısmı.

– Zor olan kısmı ise, belki 10 yıl ayağa kalkamayız.

– Belki 10 yıl belimizi doğrultamayız.

– Dünya’yı ıskalar, ekonomiyi ıskalarız.

– İhracat pazarlarımızı kaybederiz.

– Yetişmiş iş gücümüzü yeniden yetiştirmek için ciddi zaman kaybederiz.

Su uyur düşman uyumaz. Bunlar olurken, başka şeylerin de olmayacağının garantisini veremeyiz.

İstanbul depremi benim için milli bir güvenlik sorunudur.

Sürekli devlet gündeminin ilk 3 maddesinden biri olmak zorundadır.